Recai DİNÇEL

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 24 Mart 1993

 

Şehit Düştüğü Yer: İstanbul Bahçelievler

 

Doğduğu Tarih: 1958

 

Doğduğu Yer: Sinop

 

Mezar Yeri: Sinop

 

 

İstanbul Bahçelievler’de bir evde, yoldaşları İbrahim Yalçın Arkan ve Avni Turan ile birlikteydi. Bulundukları yer kuşatıldı. 4.5 saat süren çatışma boyunca marş ve sloganlar susmadı. Recai Dinçel ve iki yoldaşı bu çatışmada şehit düştüler.

 

RECAİ DİNÇEL (ÖZCAN-OSMAN), Çerkez milliyetinden emekçi bir ailenin oğluydu. 1976-1977'lerde çevresinden etkilenerek devrimci düşüncelere sempati besler. Yüksek öğrenime başladığında devrimci saflarda yerini alır. 1978'de İstanbul Sinop Yurdu'nda gerici ve faşistlere karşı mücadele eder. Hareketin görevlendirmesiyle faşist kuşatma altında bulunan Niğde Yurdu Müdürlüğü görevini üstlenir... Gün gelir tek başına nöbet bekler, gün gelir onlarca faşistin kurşunlarına karşı yurdu savunur.

Aynı süreçte DEV-GENÇ Aksaray Bölge Komitesi Üyeliği ve bu komiteye bağlı Faşist Teröre Karşı Silahlı Mücadele Ekipleri'nde yer alır. Hareketimizin faşist teröre ve oligarşiye karşı sürdürdüğü mücadele kampanyaları çerçevesinde baskın, cezalandırma vb. birçok eylemde aktif olarak yer alır.

Yaşının üstündeki olgunluğu, sakinliği ve kararlılığıyla hep çevresine güven veren, hiçbir zaman ahlaki değerlere leke sürdürmeyen, dürüstlüğü ve devrimci saflığıyla çevresinde saygı uyandıran birisi olmuştur. İnanarak konuşan, inanarak savaşan bir dava adamıdır o... Bu nedenledir ki, irili ufaklı birçok görevi bir emekçinin sabrı ve özverisiyle yerine getirerek sürekli kendisini geliştirmesini bilmiş ve hep geleceğe güvenle bakmış, güven taşımıştır. Kah bir anti-faşist silahlı eylemin en önünde, kah yurt nöbetinde, kah bir okulun faşistlere karşı güvenliğinin sağlanmasına koşturmuştur. Nitekim 12 Eylül öncesi, bir okul güvenliğini sağlama görevinden dönerken tutsak düşmüştür.

Recai, 12 Eylül faşizmini Davutpaşa Zindanı'nda karşıladı. Tüm eksik ve yetersizliğine rağmen, direniş hattını örgütlemeye çalıştı. Bütün İstanbul cezaevlerinde direnişin ileri gelenlerinden oldu. Tüm baskı ve zor koşullarının getirdiği demoralizasyon, sapkın akımlara karşı hep dimdik ayakta durmasını bildi. O, bu yanıyla Devrimci Sol'la birlikte öğrendi, gelişti. 1987'de Metris Cezaevi Komitesi'nde sorumluluklar aldı. İstanbul cezaevlerinin her bir köşesinde onun emeğine, direnişine, kararlılığına tanık olmak mümkündür.

Devrimci Sol davasının siyasi savunmaları başladığında Haklıyız Kazanacağız'ın altında onun imzası da vardır. O, bu imzanın ne anlama geldiğinin bilincinde olarak, halkına verdiği sözü tutmuş, yaşamı pahasına andına ihanet etmemiştir. Bu Devrimci Sol gururudur.

Onu Haklıyız Kazanacağız'da "12 Eylül Suçluları ve Teröristleri"ni yargılarken, emperyalizme ve oligarşiye karşı Devrimci Sol'un zafere kadar sürecek ve her ne pahasına olursa olsun geri dönülmeyecek savaş ilanını okurken görürüz... Dost ve düşmanın dikkatlerini bir kez daha üzerine çeker... 12 Eylül faşizminin suçlularından hesap sorulacağını halkımıza Devrimci Sol'un sözü olarak müjdeler.

Recai 1990'da tahliye oldu... Onun için değişen bir şey yoktu. Düzen mi, devrim mi diye bir an bile tereddüt etmeden, büyük bir coşkuyla "Görev bekliyorum" diyordu... Hareketimiz tarafından Karadeniz Bölgesi Sorumluluğu'na atanarak bölgenin yeniden örgütlenmesinde görev aldı. Kısa bir süre sonra tutsak düştü. Tutsaklığı çok sürmedi... Yeniden özgürlüğe kavuştuğunda her şeyiyle inanarak, düzenle tüm bağlarını kopardığının yeni bir kanıtı olarak, tereddütsüz yine "Bekliyorum" diyordu. Ülkesini, halkını o denli seviyordu ki, işkencelerini ve cezaevlerini de sever olmuştu. Fazıl Yoldaşının sorumluluğunda Anadolu'nun bir kısım kentlerinde Silahlı Devrimci Birlikleri örgütleme görevini ve bazı SDB'lerin komutanlığını üstlendi. 16-17 Nisan 1992 katliamında bu görevi düşman tarafından saptandı... Çok kısa bir süre hareketle bağı kopmasına rağmen o, yapılması gerekenin bilincinde olarak katliama karşı misilleme eylemlerini örgütlemeye çalıştı. Düşman her yerde onu arıyordu. Aranıyorum diye hiçbir gün olanaksızlıklardan, zorluklardan şikayetçi olmadı. Hareketin yaşadığı koşulları bilerek, yaratıcılığını kullanarak, özverisiyle yaşam ve mücadele sorunlarını çözmeye çalıştı. Bu süreçte yeniden Karadeniz Bölgesi Sorumluluğuna atandı. Aylarca darbeci gasp çetesi onu aldatarak, sorumlusuyla bağ kurmasını engelledi. Çünkü olayı duyduğunda kendilerine tavır almasından korkuyorlardı.

16 Ocak'ta darbeciler, kontrgerillanın rahatlıkla altına imza atabileceği yazılarını verip, derhal tavır belirlemesini istediler... Yaşamı boyunca devrimci değerlerine, dürüstlüğüne ve ahlakına leke sürmemiş Recai yoldaş, darbeciye "Bu dakikadan itibaren seninle tek kelime konuşmam, sen meşru değilsin, derhal önderliğin telefonunu ver" der. Darbeci şaşkındır. "Ben başımı koydum bu işe" vb. deyince o da "Biz başımızı her gün 24 saat boyunca koymuş durumdayız" diye cevap verir. 15 dakika sonra hareketi arar, telefondaki ses Osman'dır. Yani 16-17 Nisan öncesinin SDB komutanlarından Özcan'dır. Gerçek kimliğiyle yılların devrim emekçisi Recai'dir... Aynı rahatlık, aynı tebessüm, aynı yumuşak ses tonu, dingin ve sıcaktır. Sitem ediyoruz; Ne o sesimizi de unuttun" diyoruz. Ses parazitli, iyi duyulmuyor, ama o hareketimizi ve değerlerimizi iyi bilen biri olarak kendine güvenli ve emindir.

O, 20 Ocak 1993 tarihli "Hareketime ve Yoldaşlarıma" başlıklı yazısında, "Bizlerin gücü geleneklerimizden, şehitlerimizin bıraktığı mirastan ve önderliğe güvenimizden gelmektedir. Sizlerin gücü ise kişisel ihtiraslarınızdan kaynaklanmaktadır. Kişisel ihtirasların bir örgüt karşısında kazanma şansı yoktur" derken yine geleceğe umutlu ve kararlıdır.

Recai, darbeci gasp çetesine karşı, devrimci demokrasi ve siyasal onur savaşımızda en önde yer alan arkadaşlarımızdan biriydi. Hareketin kadrolarına ulaşıp, gerçekleri anlatmak, kadrolar arasında koordinasyonu sağlamak, tarafsız maskeli darbecileri ikna edebilmek için kalacak bir evi dahi olmadığı koşullarda, gece gündüz koşturdu. Gün oldu telefon edecek parası dahi olmadı. Ama asla yakınmadı. O, emperyalizme ve oligarşiye karşı savaşımızda olduğu gibi, siyasal kimlik ve onur savaşımızdan da alnının akıyla çıkmış, darbeciliğin hareketimizde yaşayacağına bir an bile inanmamıştır. Son mermisine kadar teslim olmayarak, çatışarak, ölümüyle Devrimci Sol'u yüceltmiştir.

Sen rahat uyu Recai Yoldaş. İstanbul'da, Karadeniz'de, Kürdistan'da, Ege'de, İç Anadolu'da, şehir ve dağlarımızda, halkımızla, gerillalarımızla bayrağımız elimizde, devrim yürüyüşümüze devam ediyoruz.

 

(Devrimci Sol'un 26 Mart 1993 tarihli 55 No'lu açıklamasından alınmıştır.)

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...


Bahçelievler Direnişi:


Yoldaşları, yakınları Recai Dinçel’i Anlatıyor:

 

Geri